Kalp.Göğsümüzün ortasında göğüs kemiğinin hemen altında yer alır. Organların, dokuların ve hücrelerin besin ve oksijen almasını ve karbondioksit gibi atıkların ortadan kaldırılmasını sağlar.Oksijeni taşıyan kanı, dolaşım sistemi içinde hareket ettiren, çok dayanıklı bir kas grubundan oluşan bir pompadır. Göğüs kafesimiz içinde dakikada ortalama 70 80 kez atan bu kan pompasını biz sadece bir yaşam ve duygu merkezi olarak bilirken araştırdıkça bildiklerimizin ne kadar da az ve henüz bilebileceklerimizin de ne kadar sınırlı olduğunu farkediyorum. Ben bugün yalnızca fizyolojik bir organdan değil insanın en derin sırrından, onun çevresini şekilledirebilen ve kaderine de yön verebilen bir mıknatıstan bahsetmek istiyorum.Kalpten.
Kalp öyle bir organ ki, bir rezonans merkezi, bir manyetik alan üreticisi, bir niyet oluşturucu ve kimbilir nice ilahi sırların da tecelligahı..
En hayâti organ denilince ilk akla gelen iki organdan birisidir kalp.Diğeri de beyin.
Çeşitli araştırmalar kalbin de beyin kadar karmaşık olabileceğini gösteriyor.Bu sebeple kalbin “küçük beyin” olarak da isimlendirilebileceği belirtiliyor.
Bir bebek daha anne karnında embriyo iken oluşan ilk organdır kalp.Yani kalp, beyin oluşmadan önce atmaya başlar.Beyin ölümü gerçekleştiğinde ise oksijen varlığında hala atmaya devam edebilir.Yaklaşık 100 milyar nörona(sinir hücresi) sahip olan beynimiz verileri işleme, yorumlama, yanıt oluşturma, hatırlama, öğrenme gibi başlıca görevlere sahiptir.Biz yalnızca bu görevleri beyin üstlenir zannederken aslında kalp de sahip olduğu yaklaşık 40.000 nöronla veri işleme, öğrenme ve hatırlama yeteneğine sahiptir.
Hücre zarı alanının korunumu yasasına ve potasyum kanalı “origami yel değirmeni” modeline dayalı iyon eşitsizliği denklemine ve Maxwell'in elektromanyetik teorisine dayanarak, nöronların elektromanyetik dalgalar üretebileceği teorik olarak kanıtlanmıştır.Yani beyin ve kalp sahip oldukları nöronlar ile elektromanyetik dalgalar üretir. *1
Elektromanyetik dalga boşlukta ışık hızında yayılan bir enerji dalgasıdır ve asla yok olmaz. (radyo dalgaları, mikrodalga, kızıl ötesi, görünür ışık, mor ötesi, X-ışınları ve Gama ışınları elektromanyetik dalgadır.) Nöronlar arasındaki bilgi elektromanyetik dalgalar aracılığıyla iletilebilir.Kalbin manyetik alanı,kalpten dışarıya doğru yaklaşık 2,5 ile 3 metre çapında bir alana kadar ölçülebilir.
Yani kalbimizin duygusal durumu(sevgi, korku, endişe, öfke, huzur gibi)bu alan aracılığı ile bilinçli bir farkındalık olmadan çevremizdeki insanlarla etkileşim halindedir.
Kısacası bu güçlü manyetik alan sayesinde örneğin aynı odanın içinde bulunduğumuz insanlara bilinçli ya da bilinçsizce kalbimizin derinlerinden gelen hisleri aktarabiliriz. Kalbimizde sevgi varsa çevremize huzur ve sevgi yayarız.Kalbimizde korku varsa çevremiz o korku ile rezonansa girer. Kalbin frekansı sessizce çevremizdeki insanlarla ve tüm evrenle konuşur.Başka bir kalpten gelen duygu ve düşünceleri de bir mıknatıs gibi kendine çekip aynı duygu durumuna girebilir.
Beyne göre yaklaşık 5000 kat daha büyük bir elektromanyetik enerji alanı(EM) ile kalp, hücresel düzeye kadar vücut üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.Hislerimiz ve duygularımız hücrelerimize kadar bizi etkileyebilir.
Tüm bu bilimsel gerçekliklerden yola çıkarak bazı sorular sormak istiyorum.
Hiç düşündünüz mü kalpten yükselen bir dua, bir his,bir niyet, başka bir kalpte nasıl yankı uyandırabilir?Çok kalpten istediğiniz ama olmasına ihtimal bile vermediğiniz niyetlerinizin ansızın gerçekleştiği oldu mu?Birini düşündüğünüz anda o kişinin sizi aradığı,rüyanızda gördüğünüz kişinin ertesi gün karşınıza çıktığı zamanlar? Birinin sizin için ettiği duanın kabulüne şahitlik ettiniz mi?
Bir insanın temiz kalple ettiği bir dua bizim maddesel hayatımıza nasıl etki ederdi ki? Onca insanın içinde o dua nasıl gelip bize isabet edebilirdi?İşte bu somut olmayan etkiyi bilim bir manyetik alan, bir rezonans olarak açıklıyor.Fakat eski çağlardan bu yana peygamberler,alimler, şairler kadim öğretilerle kalbin insan hayatındaki sırlı gücüne hep işaret etmiş.Modern bilim şimdilerde bu kadim hakikati yeniden keşfediyor. Tefekkür, duygu, dua, zikir gibi eylemlerin kalpte sadece ruhsal değil aynı zamanda fiziksel bir karşılığı olduğunu da gösteriyor.Kalpten yapılan duygusal düşünce ve eylemlerin madde dünyasına etki ederek insan bedeninden taşıp kıtalar bile aşabileceğini keşfediyoruz şimdilerde.Sonra başka bir gözle bakıyorum ayetlere.
“Kalpler ancak Allahı zikretmekle huzur bulur.”(Ra’d 13/28)
Kalpten çıkan olumlu hisler dile dökülünce sahibine olumlu dalgalar olarak geri mi dönüyordu yani?Olumlu hisler olumlu düşünceleri doğuruyor, olumlu düşünceler ise olumlu halleri meydana getiriyor, olumsuz düşünce ve niyetler de misliyle bir olumsuzluk yumağı halinde kucağımıza oturuyordu.”İyi düşün iyi olsun” diyen eskiler henüz fiziğin açıklamadığı bir konuyu tecrübeleriyle yüzyıllar boyunca doğrulayarak bizlere aktardı.
Düşüncenin ve niyetin beyne etki ederek bir durumu gerçekleştirebilme potansiyeli diye niteleyebileceğim plasebo etkisi de bu duruma bilimsel bir örnek bence.Plasebo,hasta olan bireyin bir tedavinin işe yarayacağına inanmasıyla gerçekten iyileşme yaşamasıdır.Bu ruhsal ve zihinsel inancın fizyolojik değişime neden olabileceğini gösterir.*2 Bir başka bilimsel durum olan Nöroplastisite ise bir deneyim sonucunda beynin yapısında ve organizasyonunda meydana gelen değişiklikleri içerir yani niyetle hareket edip beyni bir hedefe yoğunlaştırmak beynin yapısını yeniden şekillendirebilir.*3 Örneğin yeni bir müzik aleti çalmayı öğrenmek, yeni kelimeler ezberlemek, seyahat etmek beynimizde yeni nöronlar ve bağlantılar oluşturur ve beynin yapısı yeniden şekillenir.
Bilim özellikle niyetin ve dikkatin gücünü psikoloji ve nörobilim alanlarında desteklemektedir.Kalpten gelen bir dileğin gerçekleşmesi kişinin davranışlarını şekillendirmesi yoluyla sonuçlara etki edebilir.Bu sebeple kalpten geçirdiğimiz niyetlerimizin gücü nisbetince hayatımızın direksiyonunun kalbimizde olduğunu düşünüyorum.
Ben kalbin kaderin kapısını aralayan bir sır taşıdığına inanırım.Çünkü bazen bir dua, bir düşünce, bir mısra kaderin bambaşka bir kapısını aralayabilir.Tasavvuf’ta da kalp ilahi sırların merkezi olarak görülür. Kalpten geçen temiz niyetlerin Arş-ı A’lâ’ya ulaştığına inanılır.
Tüm bilimsel kanıtlardan sonra insanın kalbinden geçen niyetlere çok dikkat etmesi gerektiği dersini çıkarıyorum.Kalbimizde olan her neyse dile gelmese bile yayılabileceğini ve çevremizdekiler tarafından hissedilebileceğini ve bu boşlukta yayılan enerji dalgasının hiç kaybolmayacağını biliyorum.Nerden çıkıp nereye isabet edeceğini bilen, gözle görülmeyen bir enerjinin varlığı, bana şu hayatta sebepsiz tek bir dalın bile kıpırdamayacağını anlatıyor.Aynı zamanda hissedip anlamlandıramadığım ya da kendime somut olarak ispatlayamadığım herşeyin gerçekte var olabilme ihtimalini kanıtlıyor.
“Kalpten kalbe bir yol vardır,görülmez ama hiç şaşmaz.”Necip Fazıl Kısakürek
Herbirimizin hayatında kalpten istediğimiz ama dile dökemediğimiz hayaller,düşünceler vardır ya da kalben sebepsiz hissettiğimiz ama adını koyamadığımız olumlu veya olumsuz duygu durumları vardır.Aslında tüm bu veriler ışığında anlatmaya çalıştığım şey kalbimizden geçen bu hayallerin nasıl olup da bir gün önümüze düştüğünü ve hissettiğimiz ama somut bir kanıtı olmayan duyguların gerçekte doğru olabileceğini hem bilimin hem inancın ışığında ifade etmekti.Çünkü bazen insan sadece inanmak değil bilmek de ister.
Kaynaklar
*1-Nernst, W. (1888). Zur Kinetik der in Lösung befindlichen Körper. Zeitschrift für Physikalische Chemie, 2, 613–637.
Goldman, D. E. (1943). Potential, impedance, and rectification in membranes. Journal of General Physiology, 27(1), 37–60.
Hodgkin, A. L., & Katz, B. (1949). The effect of sodium ions on the electrical activity of the giant axon of the squid. Journal of Physiology, 108, 37–77.
Jiang, Y., Lee, A., Chen, J. Y., Ruta, V., Cadene, M., Chait, B. T., & MacKinnon, R. (2003). X-ray structure of a voltage-dependent K⁺ channel. Nature, 423(6935), 33–41. https://doi.org/10.1038/nature01580
Cohen, D. (1968). Magnetoencephalography: Evidence of magnetic fields produced by alpha-rhythm currents in the human brain. Science, 161(3843), 784–786. https://doi.org/10.1126/science.161.3843.784
Hille, B. (2001). Ion Channels of Excitable Membranes (3rd ed.). Sinauer Associates.
Yifrach, O. (2004). Hill coefficients for ion channel gating: Insights from binding and cooperativity. Biophysical Journal, 87(2), 822–830.
Nunez, P. L., & Srinivasan, R. (2006). Electric Fields of the Brain: The neurophysics of EEG (2nd ed.). Oxford University Press.
*2 - Benedetti, F. (2009). Placebo Effects: Understanding the mechanisms in health and disease.
*3-Doidge, N. (2007). The Brain That Changes Itself.
Yorumlar
Kalan Karakter: