Kürt meselenin kansız, acısız ve adalet çerçevesinde çözülmesi için başlatılan barış sürecine “Terörsüz Türkiye,” süreç ile ilgili TBMM’de kurulan komisyona da “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” adı verildi.
Hayırlı olsun…
Yaşamım boyunca bu ülkenin barışını, kardeşliğini, tüm halkların birlikte yaşama iradesini savundum.
“Terörsüz Türkiye” süreci başladığından beri de birey olarak herhangi bir kırgınlığa vesile olmamak için de konuyla ilgili makaleyi yazmamayı uygun gördüm.
Gelelim CHP’nin Kürt Kapanına…
CHP eski Lideri Kemal Kılıçdaroğlu dışında bugüne kadar hiçbir CHP lideri Kürt meselesinin çözülmesinde samimi, dürüst davranmamış, Kürt seçmenin oyunu almak için Kürtlerin ağzına bir parmak bal çalmaktan öteye geçmemiş, Kürtlerin, Türklerin yaşadığı acılara tamamen hamasetle yaklaşmışlardır.
Tek tek ispatlayayım…
Bugün CHP’nin lider ve yönetiminin “1989 da ilk Kürt raporunu yazan biziz” açıklaması tamamen palavradır. O raporu ilk yazan dönemin Elazığ ve sonrasında Antalya Valiliği yapan Sn. Güngör Aydın’dır. CHP Lideri Baykal o raporun kurumsal olarak arkasında da durmamıştır.
Sn. Güngör Aydın’ın Kürt meselesinin çözümü için hazırladığı manifestoya da ne Baykal, ne Ecevit, ne de İnönü imza atmamıştır.
Hele CHP eski Lideri Diyarbakırlı Hikmetin Çetin’in Kürt meselesinin çözülmesinde zerre bir katkısı olmadığı gibi kendi ilçesi Lice yakılıp-yıkılırken ilçesine bile gidememiştir.
Deniz Baykal; Lice yakılırken Diyarbakır’daydı ve Lice’ye girmesine izin verilmemişti.
CHP’nin İnsan Haklarında Sorumlu Devlet Bakanı Diyarbakırlı Mehmet Kahraman, kendi köyü yakılırken dahi kendi köyüne gidememiştir.
CHP’nin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Azimet Köylü Lice yakılırken bizzat bana;
“Kendi halkının üzerine bomba yağdıran bir devletin bakanı olmaktan utanç duyuyorum” demiştir ve bu haberi de yapan benim.
CHP Genel Başkanı Yardımcısı Algan Hacaloğlu, benim CAN Tv’deki canlı yayın programımda;
“OHAL’in uzatılmasına imza atarsam namerdim” demiştir ancak o OHAL uzatılmıştır.
Tansu Çiller’le birlikte Diyarbakır’a Başbakan Yardımcısı sıfatıyla gelen Murat Karayalçın’a köylerin yakılması sorulmuştur, haberinin olmadığını söylemiştir.
Bölgede 4500 köy yakılmış, 17500 faili belli cinayet JİTEM’in eliyle işlenmiş, Cumhuriyetin göz-altılarında 3 bin Kürt kaybolmuş, her birinin cesedi derelerde, bahçelerde, kapı önlerinde bulunmuş, cezaevlerine operasyonlar yapılıp onlarca mahkum öldürülmüş ama CHP’nin gıkı bile çıkmamıştır.
En son CHP ve Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı Kürt ve Alevi olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürt ve Alevi kimliği hazmedilmemiş, seçilmemesi için CHP’nin içindeki bütün ulusalcılar ayağa kalkmış, seçim öncesinde sosyal medya mecralarında troller gibi saldırılarda bulunulmuş, Sinan Oğan, Muharrem İnce, Ümit Özdağ’a oy vermişlerdir. Hatta Erdoğan’a oy verdiğini söyleyen CHP’li vekiller olmuştur. Abdullatif Şener gibi...
Bu da yetmedi; “Ben devlete karşı görevimi yaptım, ben bir Kürt ve Alevi’yi seçtirir miyim?” diyen Meral Akşener’le ittifak yapan İmamoğlu, seçim öncesinde Meral Akşener’e; “sen masadan kalk ben aday olacağım” demiştir. Meral masadan kalkmış, ancak her ne olduysa İmamoğlu vazgeçmiş, Meral Akşener tekrar masaya oturmuş ve seçimin kaybedilmesinde en büyük katkıyı sunmuştur.
Tabii bugün İmamoğlu’yla ablası Meral küstürler…
Seçimin kaybedilmesinden hemen sonra “değişim” dedikleri sırtında hançerleme hareketi zomlarla başlatılmış, kongrede bir Kürdün ve Alevinin seçtirilmemesi için hem savcının hem de CHP’lilerin iddiasına göre trilyonlarca para harcanmış ve Kılıçdaroğlu sırtından hançerlenmiştir.
Şimdi bu CHP yönetimi Kürt sorununun çözülmesi için komisyona vekil vermiştir.
Peki, bayram değil, seyran değil, CHP niye komisyona üye verdi?
Çünkü geleceğin Cumhurbaşkanı adayı Mesir Macunu (Yılmaz Özdil’in tanımıdır) Tarzan Rıfkı zor durumdadır da, ondan. Bu iddia benim değil, yine CHP’li vekil ve gazeteciler medyada bangır bangır bağırıp söylüyorlar.
15 Eylülde CHP kurultayında “butlan” kararının çıkmaması için önce CHP vekilleri mahkemeye dilekçe vererek "butlan” çıkmasın, “kayyum” çıksın talebinde bulundular. Ardında hem Ak Parti genel merkezi hem de Cumhurbaşkanlığı makamıyla yoğun temasa geçtiler, biz komisyona katılalım, destek verelim ama mahkemeden de butlan çıkmasın dediler.
İşin özeti şu; Özgür Özel ve ekibinin derdi Kürt meselesinin çözümü falan değil, birincisi 15 Eylül de butlan kararının çıkarılmasını engellemek, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, belediye seçimlerinden olduğu gibi tekrar Kürt seçmenin desteğini almak ve Kılıçdaroğlu’nun önünü kesmektir.
Peki CHP bu işten yırtar mı dersiniz?
Bekleyip göreceğiz.
İyi Parti’nin derdi MHP oylarını almaktır…
Bugün tamamen Kürtlerin inkârı üzerinden siyaset yapan İyi Parti’nin derdi, emin olun ne şehitler, ne ülkenin içinde bulunduğu ağır siyasi, ekonomik tablo, ne de vatan-millet Sakarya’dır.
Tek derdi; MHP’den kopan aşırı milliyetçi ve ulusalcıların oyunu nasıl alabilirimin hesabıdır.
Bu siyasetle de biz hiçbir yere de varamayız.
Tek çözüm: Hepimiz için evrensel adalet olup bilimle, akılla ve vicdanla hareket etmektir.
Yorumlar
Kalan Karakter: